
Kapadokya
KAPADOKYA
Dünyada benzersiz olan ve mucizevi bir doğa harikası olan Kapadokya, Orta Anadolu bölgesinde Aksaray, Nevşehir, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerini kapsayan alanın ortak adıdır.
Kapadokya bölgesinde, Erciyes, Hasandağ ve Güllüdağ’daki volkanik patlamalar sonucu, üst Miyosen döneminde volkanik tüflerden oluşan büyük bir ova meydana gelmiş ve Kızılırmak Nehri ile rüzgarın erozyonu sonucu on binlerce yıl süren bir süreçte doğanın harikalarından olan peribacaları ortaya çıkmıştır. Eski Tunç Çağı'nda, Asur uygarlığının nüfus bölgesi olan Kapadokya, daha sonra Hitit, Frig, Pers, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarına ev sahipliği yapmıştır. İlk Hristiyanlar, MÖ 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun zulmünden kaçarak Antakya ve Kayseri üzerinden Kapadokya'ya gelmiş ve burada yerleşmişlerdir. İlk Hristiyanlar, Kapadokya’daki yeraltı şehirlerini bulmuş ve bu yeraltı şehirlerine yerleşmişlerdir. Bu şehirlerin kapıları, kolayca fark edilmemesi için özel olarak yapılmış ve Roma askerlerinin zulmünden kaçmışlardır. Yeraltı şehirlerinde uzun süre dışarı çıkamadan yaşamış olmaları nedeniyle bu yeraltı şehirlerini, yiyecek depoları, havalandırma bacaları, şarap üretim yerleri, kiliseler, manastırlar, su kuyuları, tuvaletler ve toplantı odaları yaparak geliştirmişlerdir.
Prehistorik dönemlerde ilk insan yerleşimlerinin başladığı ve insanların vahşi hayvanlardan korunmak amacıyla volkanik tüf kayalarına yeraltı şehirleri inşa ettikleri, bu şehirlerde uzun süre yaşadıkları anlaşılmaktadır. Türkiye'nin Kapadokya bölgesinde çok sayıda yeraltı şehri bulunmaktadır ancak en büyüğü Derinkuyu Yeraltı Şehri'dir.
Bu şehirlerde, birbirine bağlı odalar şeklinde yapılmış olan bazı odalar, yalnızca bir kişinin geçebileceği dar tünellerle birbirine bağlanmıştır. Bu tünellerin giriş kapılarında, güvenlik amacıyla tünelleri kapatmak için kullanılan büyük taş makaralar bulunmaktaydı.
Kapadokya bölgesinde, Erciyes, Hasandağ ve Güllüdağ’daki volkanik patlamalar sonucu, üst Miyosen döneminde volkanik tüflerden oluşan büyük bir ova meydana gelmiş ve Kızılırmak Nehri ile rüzgarın erozyonu sonucu on binlerce yıl süren bir süreçte doğanın harikalarından olan peribacaları ortaya çıkmıştır. Eski Tunç Çağı'nda, Asur uygarlığının nüfus bölgesi olan Kapadokya, daha sonra Hitit, Frig, Pers, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarına ev sahipliği yapmıştır. İlk Hristiyanlar, MÖ 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun zulmünden kaçarak Antakya ve Kayseri üzerinden Kapadokya'ya gelmiş ve burada yerleşmişlerdir. İlk Hristiyanlar, Kapadokya’daki yeraltı şehirlerini bulmuş ve bu yeraltı şehirlerine yerleşmişlerdir. Bu şehirlerin kapıları, kolayca fark edilmemesi için özel olarak yapılmış ve Roma askerlerinin zulmünden kaçmışlardır. Yeraltı şehirlerinde uzun süre dışarı çıkamadan yaşamış olmaları nedeniyle bu yeraltı şehirlerini, yiyecek depoları, havalandırma bacaları, şarap üretim yerleri, kiliseler, manastırlar, su kuyuları, tuvaletler ve toplantı odaları yaparak geliştirmişlerdir.
Prehistorik dönemlerde ilk insan yerleşimlerinin başladığı ve insanların vahşi hayvanlardan korunmak amacıyla volkanik tüf kayalarına yeraltı şehirleri inşa ettikleri, bu şehirlerde uzun süre yaşadıkları anlaşılmaktadır. Türkiye'nin Kapadokya bölgesinde çok sayıda yeraltı şehri bulunmaktadır ancak en büyüğü Derinkuyu Yeraltı Şehri'dir.
Bu şehirlerde, birbirine bağlı odalar şeklinde yapılmış olan bazı odalar, yalnızca bir kişinin geçebileceği dar tünellerle birbirine bağlanmıştır. Bu tünellerin giriş kapılarında, güvenlik amacıyla tünelleri kapatmak için kullanılan büyük taş makaralar bulunmaktaydı.